Simsiyah Bir Sessizlik: Ölümle Yüzleşen Bir Rüya ve Freud’un Işığında Yorum

“Simsiyah Bir Sessizlik: Ölümle Yüzleşen Bir Rüya ve Freud’un Işığında Yorum”
Rüyalar… Bilinçaltının puslu vadilerinde kaybolmuş hislerin, bastırılmış arzuların, korkuların ve umutların sembolik aynaları. Bu yazı, bir insanın rüyasında yaşadığı ölüm deneyimini ve ardından gelen tuhaf, tarif edilemez hissi Freud’un psikanalitik bakış açısıyla çözümlemeye çalışıyor.
Rüya: Karanlığın İçinden Bir Fısıltı
Bir gece, adı gizli kalmayı tercih eden bir birey, kendisini silah ararken bulur. Merdivenlerden yukarı çıkar. Ama silaha ilk ulaşan o değildir. Bir başkası önce davranır ve ona iki el ateş eder. Ölmeden önce aklından geçen tek şey “Tüh, bulamadım…” olur. Ardından her şey kararır. Simsiyah. Sessiz. Sanki varlık bir anda silinmiş gibidir.
Bu rüyadan sonra hissedilen duygu alışılmış bir korku değil. Anlatılamayan bir gariplik, sanki bilinç hâlâ rüyanın içinde yaşıyormuş gibi bir ürperti. Rüyanın sahibi, uzun süredir bu duygu durumunun etkisinde.
Freud Ne Derdi?
Sigmund Freud’a göre rüyalar, bastırılmış duyguların sembollerle ifade edildiği sahnelerdir. Ölüm ise, çoğu zaman fiziksel bir yok oluştan çok daha fazlasını simgeler: bir dönüşüm, bir sonlanma, bir benliğin yıkılıp yerine başka bir benliğin inşa edilmesi.
Silah Arayışı: Güce, Kontrole Duyulan Açlık
Rüyadaki “silah”, bir semboldür. Güç, savunma, kendini koruma yeteneği… Rüyayı gören kişi, bu dünyada kendini savunmasız hissetmektedir. Hayatın dayattığı zorluklar karşısında güçsüzleşmiş, zaman zaman edilgenleşmiş olabilir. Ancak bu güç arayışı bir yarışa dönüşmüş, “geç kalma”, “yetişememe” hissiyle birleşmiştir. “Tüh, bulamadım” düşüncesi, bu içsel rekabetin ve hayatla verilen savaşın sembolik ifadesidir.
Merdiven: Ruhsal Yükseliş ya da Bilinçle Bilinçdışı Arasındaki Geçit
Merdiven, ruhun yukarı doğru çıkma çabasıdır. Ancak bu yükselişin sonu ölümle, yani karanlıkla bitmektedir. Bu da bilinçli zihnin, “yukarı çıkayım derken” kendi karanlık yönüyle, bastırdığı korkularla yüzleşmesini simgeler.
Simsiyah Boşluk: Thanatos’un Sessizliği
Freud’un kuramındaki “thanatos” yani ölüm dürtüsü, sadece fiziksel ölümü değil, ruhsal olarak rahatlamayı, artık savaşmamak istemeyi, susmayı arzular. Rüyadaki siyah boşluk, bu dürtünün saf ve ham halidir. Sessizlik, bir nevi huzur. Ama huzur, mücadeleyle yorulmuş bir zihnin sığınağı.
Bu Rüya Ne Anlatıyor?
Rüyayı gören kişi; hayatın ona yüklediği ağır yüklerin, fiziksel rahatsızlıkların, toplumsal uyumsuzlukların ve gelecek belirsizliğinin içinde, bilinçdışından gelen bu çığlıkla karşı karşıya kalmıştır. Rüya diyor ki:
“Güçsüz hissetmen seni zayıf yapmaz. Ama bu hissi bastırdıkça, bilinçdışın seni uyandırmak için seni ‘ölümle’ yüzleştirir.”
Bu, bir son değil. Bir uyarı. Belki de yeni bir benliğin, yeni bir yolculuğun başlangıcı.
Son Söz: Ölümle Başlayan Kendilik
Bu rüyadan sonra kişi, “Kendini tanımak ölümle başlar” demişti. Ve belki de haklıydı. Heidegger’in, Jung’un, Sufizmin ve Stoacıların söylediği gibi:
“İnsan, ancak ölümlü olduğunu kabul ettiğinde kendine dair ilk gerçek soruyu sorabilir.”
Belki de bu rüya, bir son değil… bir doğum sancısıydı.
-
{purple_light}8 Nisan 2025 16:23Profile{purple_light}Said: TestView profileTestCevap vermek